34 research outputs found

    Measuring work related quality of life and affective well-being in Turkey

    Get PDF

    İzmir İlinde Tekstil ve Hazır Giyim Sanayindeki Ergonomik Sorunlar

    No full text
    The textile and ready-to-wear industry has grown rapidly with the export-oriented development policy that was put into practice in 1980, and the investments made in this sector from day to day increased. Textile and garment industry together provide 10% of GDP to my country. Ergonomic solutions are undoubtedly successful for protecting workers from work accidents and diseases, ensuring continuity of production lines and increasing productivity. in the study, companies providing services in the textiles and apparel sector in İzmir were informed about ergonomics, occupational health and the current situation of the employer in terms of work safety and employers' improvement of productivity and productivity thanks to ergonomic improvements.The study data were collected by using two different questionnaires, 19 and 20 questions, which were prepared by observing the blue and white collar workers in the textile and garment industry in İzmir. According to the results of these surveys, white collar workers only complained about dust problems, depending on ambient conditions.7% of white collar workers complain about dust problems 66% of blue collar workers report noise, 37% of vibration, 76% of temperature, 6% of lighting and 78% of dust problems. in health relatedTekstil ve hazır giyim sanayii, 1980 yılında uygulamaya konulmuş olan ihracata yönelik kalkınma politikası ile hızla büyüyerek ve bu tarihten günümüze kadar sektöre yapılan yatırımlar çoğalmıştır. Tekstil ve hazır giyim sanayii birlikte ülkemize GSYH'nin %10'luk kısmını sağlar. Çalışanların iş kazalarından ve hastalıklarından korunması, üretim hattının sürekliliğinin sağlanması ve verimliliğinin arttırılmasında ergonomik çözümlerin başarısızlığı tartışmasız ortadadır. Araştırmada, İzmir ilindeki tekstil ve hazır giyim sektöründe hizmet veren firmalarda ergonomi, işçi sağlığı ve işletmenin iş güvenliği açısından mevcut durumu ve işverenlerin ergonomik iyileştirmeler sayesinde üretim ve verimliliğinin artırılması konusunda bilgilendirilmesi sağlanmıştır. Çalışma verileri İzmir'deki tekstil ve hazır giyim sanayinde çalışanlarla, mavi ve beyaz yakalı ayrımı gözeterek hazırlanan 19 ve 20 soruluk iki farklı anket kullanılarak toplanmıştır. Bu anket sonuçlarına göre, beyaz yaka çalışanlarda ortam koşullarına bağlı olarak sadece toz sorunu şikayetine rastlanmıştır. Beyaz yaka çalışanları %7'si toz sorunundan şikâyetçidir Mavi yaka çalışanların %66'sı gürültü, %37'si titreşim, %76'sı sıcaklık, %6'sı aydınlatma ve %78'i toz sorunundan rahatsızlık bildirmektedir. Sağlık ile ilgili sorunlarda ise, en çok kas ağrısı sorunu bildirilmiştir. Beyaz yaka çalışanların %77'si, mavi yaka çalışanların ise %87'si kas ağrısı sorunu yaşamaktadı

    Omuz ağrısı olan hastalarda scapula simetrisi ve omuz protraksiyonunun değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Çalışmamızda omuz problemi olan ve olmayan olgularda scapula asimetrisi ve omuz protraksiyonu'nun değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya 30-70 yaş (hasta grubu 50.7±12.1 kontrol grubu 45.2±10.7) grubunda 216 olgu üzerinde yapılmıştır (108 hasta, 108 sağlıklı). Değerlendirme parametreleri olarak postür analizi, scapula asimetrisi ve omuz protraksiyonun ölçümü kullanılmıştır. Scapula asimetrisi ölçümü eller ensede, eller crista iliakada, omuz 90 derece fleksiyonda, omuz 90 derece abduksiyonda ve nötral pozisyonda olmak üzere 5 farklı pozisyonda scapulanın inferior köşesi ile aynı segmentteki vertebranın processus spinosusu arasındaki mesafe mezura ile ölçülerek yapılmıştır. omuz protraksiyonu ölçümü ise ayakta duruş pozisyonunda acromion ile duvar arasındaki mesafe ölçülerek yapılmıştır. Sonuçlar: Omuz hastalarında ağrıya en çok eşlik eden bulgular %38.9 uyuşma, %35.2 sabah sertliğidir. Hasta grubunda değişik kol pozisyonlarında farklar 0.82-0.96 cm arasında iken kontrol grubunda 0.27-0.35 cm arasında olduğu belirlenmiştir. Scapula asimetrisinin hasta grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek (p<0.05) olmasına karşın 1 cm altında olduğu belirlenmiştir. Rotator cuff, periartrit, impıncımınt ve kontrol grubundaki olgularda protraksiyon gözlenirken, adheziv kapsülit, cervikal disk hernili omuz ağrıları ve omuz kırıklarında ise retraksiyon saptanmıştır (p<0.05). Tartışma: Omuz problemlerinin değerlendirilmesinde tek başına scapula asimetrisi değerlendirilmemelidir. Omuzdaki patolojiye göre oluşan retraksiyon veya protraksiyonun patomekaniğinin incelenmesi gerekmektedir

    Sağlıklı olgularda kombine tibial ve subtalar eklem hareketliliğinin yürüme paternine etkisinin değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Çalışmamızda sağlıklı olgularda kombine tibia ve subtalar eklem hareketliliğinin yürüme paternine olan etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmada daha önce geliştirilmiş olan Kombine Pasif Tibia ve Subtalar Rotasyon (KPTSR) ölçüm aleti kullanılmıştır. 150 Dumlupınar Ü SYO öğrencisi üzerinde (K:84,E:66), KPTSR aletinde pasif olarak internal ve external rotasyonlar ölçülmüştür. Yürüme paternini değerlendirmek amacıyla adım uzunluğu, adım genişliği ve yürümede adım genişliği ölçümleri yapılmıştir. Sonuçlar: KPTSR aletinde ölçüm sonucunda sağ internal rotasyon (K:51.5, E:41.9), sol internal rotasyon (K: 46.3, E:40.3) ve sol external rotasyonun (K:53.3, F:46.3) kadınlarda erkeklerden daha fazla olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Yapılan ölçümlerde adım genişliğinin (E: 16.6 cm, K: 12.9 cm) ve yürümedeki adım uzunluğunun (E: 10.8 cm, K: 8.2 cm) erkeklerde daha fazla olduğu bulunmuştur (p<0.05). BMI'i zayıf olan olgularda saptanan sağ internal rotasyonların, normal BMI'li, fazla kilolu ve riskli obez olan olgulara göre daha yüksek olduğu gözlenmiştir (p<0.05). Yürüme esnasında ayakta oluşan external rotasyona göre ölçülen KPTSR değerleri incelendiğinde. en yüksek kombine hareketin sağ external rotasyonda ve 10-19 derecelik ayak external rotasyon gurubunda olduğu saptanmıştır (p<0.05). 0-9 derecelik ayak external rotasyonda ise sol internal rotasyonun en yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Tartışma: KPTSR eklem hareketliliği ile yürüme paterni arasında anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. BMI vo KPTSR arasında ters bir ilişki saptanmıştır

    Case-control and case-only designs with genotype and family history data: Estimating relative risk, residual familial aggregation, and cumulative risk

    No full text
    In case-control studies of inherited diseases, participating subjects (probands) are often interviewed to collect detailed data about disease history and age-at-onset information in their family members. Genotype data are typically collected from the probands, but not from their relatives. In this article, we introduce an approach that combines case-control analysis of data on the probands with kin-cohort analysis of disease history data on relatives. Assuming a marginally specified multivariate survival model for joint risk of disease among family members, we describe methods for estimating relative risk, cumulative risk, and residual familial aggregation. We also describe a variation of the methodology that can be used for kin-cohort analysis of the family history data from a sample of genotyped cases only. We perform simulation studies to assess performance of the proposed methodologies with correct and misspecified models for familial aggregation. We illustrate the proposed methodologies by estimating the risk of breast cancer from BRCA1/2 mutations using data from the Washington Ashkenazi Study

    Bel ağrısı olan olgularda yumuşak doku değişikliklerinin araştırılması

    No full text
    Amaç: Çalışmamızda bel ağrısı olan olgularda yumuşak doku değişikliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya 20-60 yaşları arasında 190 kişi dahil edilmiştir (bel ağrıısı grubu 100, kontrol grubu 90). Lumbal bölgede ağrısı olan olgular mekanik bel ağrısı, lumbal disk hernili, ankliozan spondilit ve osteoartrit gibi diğer hastalıkları olan olgular olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Değerlendirme parametreleri olarak VAS., lumbal bölge ağrısının başlama nedeni, süresi, lokalizasyonu, ağrıyı arttıran ve azaltan etkenler, bel ve sırt bölgesi yumuşak doku değişiklikleri ve bunları lokalizasyonları kullanılmıştır. Sonuç: Çalışmamız sonucunda lumbal disk hernisi teşhisi olan grubun diğer 2 gruba oranla yaş, kilo ve VKI parametreleri anlamlı derecede yüksek bulunmuştur ( P < 0,05 ) . Mekanik bel ağrısı grubunun % 38.8'inde , lumbal disk hernili grubun % 32.7'sinde , ankilozan spondilit ve osteoartrit ile diğer problem olanların dahil edildiği grubun % 29.4'inde , sağlıklı olguların ise % 27.7'sinde yumusak doku değişiklikleri tespit edilmiştir. Tartışma: Sağlıklı gurupla bel ağrısı gurupları arasında yumuşak doku değişiklikleri açısından anlamlı farklılıklar tespit edilmemiştir. Yumuşak doku değişiklikleri ile ilgili olarak daha kapsamlı çalışmaların yapılmasına karar verilmiştir

    Eklemlerde görülen krepitasyonların değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Çalışmamızın amacı eklemlerde görülen krepitasyonların sebepleri araştırmak ve çevre dokulara olan etkilerini belirlemektir. Gereç ve yöntem: Çalışmamız krepitasyonu olan (E:51, K: 149) ve olmayan (E:31, K:69) 300 olguyla yapılmıştır. Değerlendirme parametreleri olarak; ağrı (VAS), NEH, kısalık değerlendirmesi, kas testi, çevre ölçümleri kullanılmıştır. Sonuçlar: En sık krepitasyon bulunan eklem %26.5 ile sağ diz eklemi, en az krepitasyon bulunan eklem ise %0.5 ile sol dirsek eklemi olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Krepitasyon olan bölgedeki kas kuvvetinin sağlam tarafa göre daha düşük olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Olguların NEH değerlendirmesinde 30-49 yaş grubunda fleksiyon limitasyonu görülmektedir. 17-29 yaş grubunda ise krepitasyon olan eklemlerde 0-5 derece laksiteye rastlanılmıştır. Tartışma: Krepitasyon kadınlarda daha sık görülmektedir. Yaş, kilo ve BMI değeri arttıkça krepitasyon görülme oranı artmaktadır. Krepitasyonlar gençlerde eklemlerdeki hipermobiliteye ve travmaya bağlı olarak ortaya çıkarken, ilerlemiş yaşlarda ise hipomobilite ve dejeneratif değişikliklere bağlı olarak görülmektedir
    corecore